10- Teberra
Teberrî (تبرّي) Nedir?
Teberrî, Allah’ın düşmanlarına ve salih kullarına düşmanlık edenlere karşı nefret duymak, onlardan uzak durmak, onlara karşı kalbî ve amelî bir tavır geliştirmek anlamına gelir. Bu kavram, Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi farklı sûrede yer almakta ve kökü çok eskiye dayanan bir itikadî duruşu temsil etmektedir.
İslam mezheplerinin tamamı, kendi mensuplarını Allah düşmanlarından teberrî etmeye zorunlu görmüştür. Bunun nedeni, her mezhebin kendini Allah dostlarının yegâne temsilcisi sayması ve farklı düşünenleri bu düşman tanımına dâhil etmesidir.
Şiî İnanca Göre Teberrî’nin Yeri
Şiîler, imametin ilâhî bir makam olduğuna inanır. Bu makamın Allah tarafından tayin edildiğini ve Peygamber’in (s.a.a), kendisinden sonra gelecek imamların kim olduğunu açıkça bildirdiğini savunurlar. Bu nedenle, imamların görevlerini yerine getirmesine engel olanlar veya onlara düşmanlık edenler, Allah’a da düşmanlık etmiş sayılır. Bu kişilere karşı teberrî farzdır.
Şiî âlimler, imamet doktrinini şu Kur’an ayetlerine dayandırır:
-
Hûd 18–19
-
Enfâl 25
-
Mücâdele 22
Ayrıca hem Şiî hem de Sünnî hadis kaynaklarında, Hz. Ali’nin (a.s) velâyetine dair çok sayıda sahih rivayet bulunmaktadır. Bu rivayetlerde ona dostluk göstermek, Allah ve Resulü’ne dostluk göstermek; ona düşmanlık ise, Allah ve Resulü’ne düşmanlıktır. Bu yüzden Hz. Ali’nin düşmanlarından teberrî etmek, itikadî bir zorunluluktur.
Teberrî’nin Lügavî ve Kavramsal Anlamı
“Berâe” kökü, bir şeyden uzaklaşmak, arınmak, kendini ayırmak anlamlarına gelir. Örneğin:
-
“Hastalıktan kurtuldum” → "برئت من المرض"
-
“Falan kişiden uzaklaştım” → "تبرّأت من فلان"
Bu kök, genellikle bir kötülükten ya da eksiklikten arınmayı ve mesafe koymayı ifade eder. Kur’an’da geçen:
“Şüphesiz ben sizin Allah’a ortak koştuklarınızdan uzağım” (En‘âm, 78)
ayeti, bu anlamı somutlaştırır.
Kur’an’da Teberrî
Kur’an’da berâe ve türevleri 27 ayette ve 20 farklı sûrede geçmektedir. Bu kullanım çoğunlukla:
-
Müşriklerden
-
Putperestlerden
-
Zulüm ve sapkınlık önderlerinden
berî olmayı, yani uzak durmayı, red ve nefretle ilişkiyi kesmeyi anlatır.
Özellikle Tevbe Sûresi "Berâe Sûresi" olarak da adlandırılır; çünkü Allah ve Resulü’nün müşriklerden berî olduklarını ilan eder.
Ayrıca Kur’an, teberrînin iki yönünü de içerir:
-
Zulüm ehliyle yolları ayırmak, onlara tâbi olmamak
-
Hak yolundan ayrılanlardan uzak durmak
Hadislerde Teberrî
Peygamber Efendimiz (s.a.a), bir hadiste şöyle buyurur:
"İmanın en sağlam bağlarından biri Allah için sevmek ve Allah için buğz etmektir."
(Usûl-i Kâfî)
İmam Cafer Sâdık (a.s) da şu uyarıda bulunur:
"Allah’ın düşmanlarına ve onların dostlarına karşı teberrî etmelisiniz."
Bu da gösteriyor ki, düşmanın sadece kendisine değil, onun dostlarına da muhabbet beslemek, iman açısından sakıncalı bir durumdur.
Diğer Mezheplerin Görüşü
Sünnî ve diğer mezhepler de teberrî kavramını temel olarak kabul eder. Ancak, Allah’ın düşmanlarının kim olduğu, kimin hak yoldan ayrıldığı, bu konuda farklı mezhepler arasında ihtilaflar çıkmıştır.
Bazı mezhepler, Şiîleri veya Zeydîleri İslam dışı ilan etmişse de bu görüş, pek çok Müslüman alim tarafından reddedilmiştir.
Şiîlikte Teberrî’nin Önemi ve Tarihsel Arka Planı
Şiî imamlar, tarih boyunca teberrîyi İslam’ın ve imanın gereği olarak göstermiştir. Tevellâ ve teberrâ, Şiî fıkhında furû‘u’d-dîn (dinî ameller) arasında yer alır.
Teberrî özellikle şu durumları kapsar:
-
Ehl-i Beyt’e düşmanlık edenler
-
Onların hakkını gasp edenler
-
Hz. Ali’yi ve onun evlatlarını katledenler
-
İslam’ı bozmak isteyen zalimler ve münafıklar
İmamlar bu kimseleri tanımlarken şu grupları özellikle vurgulamışlardır:
-
Nakithûn (Cemel ehli)
-
Qâsitûn (Muaviye ve ordusu)
-
Mâriqûn (Haricîler)
-
Tüm zalim liderler, bidat önderleri, sapıklık propagandacıları
Ancak, her Sünnîye değil, Ehl-i Beyt’e bilerek ve kasıtlı olarak düşmanlık edenlere teberrî vaciptir.
Teberrîyi Açıklama ve İfade Etme Biçimi
Teberrînin ifade biçimi, zaman zaman siyasi otoritelerin yönlendirmesine göre şekillenmiştir. Bazı dönemlerde (örneğin Şiî hükümetlerin egemen olduğu zamanlarda), teberrî daha açık şekilde ifade edilmiş; ancak ümmetin birliğini koruma adına bazı dönemlerde daha temkinli bir dil tercih edilmiştir.
Şiî büyük âlimlerinden çoğu, Hz. Ali’nin yöntemi gibi bir denge gözetmiş; İslâmî kardeşliği zedelemeden itikadî ayrımı net biçimde korumuştur.
Felsefî Açıdan Teberrî
İlâhî hükümler insanın fıtratına uygun şekilde oluşturulmuştur. Sevgi gibi, nefret de fıtratın bir parçasıdır.
İnsan:
-
İyiyi sevmeye
-
Kötüden uzaklaşmaya
doğal olarak yönelir. Eğer bu uzaklaşma gerçekleşmezse, insan zamanla kötülüğe yakınlaşır, ondan etkilenir ve onunla bütünleşir.
Bu yüzden, Allah dostlarına dostluk farz olduğu gibi, Allah düşmanlarına düşmanlık da farzdır.
Kur’an bunu şöyle ifade eder:
"Şüphesiz şeytan sizin düşmanınızdır; siz de onu düşman edinin."
(Fâtır, 6)
Teberrî, insanı hem dini hem ahlâkî olarak koruyan bir savunma sistemidir. Aynı bedenin mikropları dışlaması gibi, ruh da zararlı düşünce ve insanlardan korunmalıdır.
Ancak bu, iyiliği emretme ve kötülükten sakındırma, tebliğ, rehberlik gibi sorumlulukların ihmali anlamına gelmez. Teberrî, kalbî bir duruştur; fakat akıllı, bilinçli ve hikmetli bir şekilde yapılmalıdır.
Yorumlar -
Yorum Yaz