9- Tevella
Tevellâ (تولي) Nedir?
Tevellâ, kelam ilminde teberrânın (تبرّي) karşıt kavramıdır. Şiî terminolojisinde tevellâ, Ehl-i Beyt İmamları’na sevgi beslemek, onlara itaat etmek, velâyetlerini kabul etmek anlamına gelir. Tevellâ ve teberrâ, birbiriyle zıt iki kavram olmakla birlikte, hem dinî hem de şer'î açıdan en önemli farzlardandır.
Aynı zamanda imanın temel esaslarından biri olarak kabul edilir.
Şiî kültürde tevellâ ve teberrâ, öylesine önemli görülmüştür ki, bu iki kavram amellerin kabulü için şart kabul edilmiştir. Bu ilkeye göre bu iki kavram olmadan yapılan ibadetler kabul edilmez. Bu konuda, İslamî hadis kaynaklarında çok sayıda rivayet yer alır. Bu durum özellikle Aşûrâ Ziyareti metinlerinde çok belirgin bir şekilde görülür. Ziyaret metninde, Allah dostlarına sevgi (tevellâ) ve Allah düşmanlarına buğz (teberrâ) açıkça vurgulanmıştır.
Tevellânın Anlamı
Şiî gelenekte tevellâ, Allah’a, Resûlü’ne (s.a.a) ve masum imamlara (a.s) sevgi beslemek, tasdik etmek, itaat etmek ve onların velâyetini kabul etmek anlamına gelir. Bu kavram, çoğunlukla zıttı olan teberrâ ile birlikte kullanılır.
Tevellâ ve velâyet, Allah dostlarıyla dost olmayı, onları takip etmeyi, her işte onları örnek almayı ifade eder. "Tevellâ" kelimesi Arapçada "تفعّل" babından gelir ve "velî" (ولي) kökünden türetilmiştir. "Velî", azat eden, azat edilen, amca oğlu, yardımcı, nesep koruyucu, dost gibi anlamlara gelir. Kadın için "veliyye" şeklinde kullanılır.
Şiî düşünceye göre tevellâ, Allah'ın, Peygamberin (s.a.a) ve masum imamların (a.s) velâyetini kabul etmek, onlara sevgi ve teslimiyetle bağlanmak, onların emirlerine uymak ve onları örnek almak demektir. Bu da İslam'da çokça geçen “Allah için sevmek, Allah için buğz etmek” ilkesinin birebir yansımasıdır. Tevellâ her zaman, Allah’ın düşmanlarına ve Ehl-i Beyt karşıtlarına buğz (teberrâ) ile birlikte düşünülür.
Fıkhî bakışa göre, tevellâ ve teberrâ dinin furû (pratik) esaslarındandır ve her Müslümana farzdır.
Kur’an’da Tevellâ
Kur’an-ı Kerim, Peygamber’e (s.a.a) ve onun Ehl-i Beyti’ne (a.s) sevgi göstermeyi, ayrıca müminlerin birbirlerine sevgiyle bağlanmalarını açıkça vurgular.
Örneğin:
-
“De ki: Sizden, akrabalıkta sevgiden başka bir ücret istemiyorum.”
(Şûrâ, 23)
➤ Bu ayet, Peygamber’e (s.a.a) yapılacak en güzel karşılığın Ehl-i Beyt sevgisi olduğunu gösterir.
-
“Sizin veliniz ancak Allah, Resûlü ve namazı kılan, zekâtı veren ve rükû hâlindeyken bunu yapan müminlerdir.”
(Mâide, 55)
➤ Ayet, velâyetin Allah, Peygamber ve Ehl-i Beyt imamlarına ait olduğunu ifade eder.
-
“Ey iman edenler! Allah’ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin...”
(Mümtehine, 13)
-
“İnsanlardan öylesi vardır ki, Allah’tan başka varlıkları Allah’ı sever gibi severler. Oysa müminlerin Allah’a olan sevgisi daha güçlüdür.”
(Bakara, 165)
-
“Ey iman edenler! Eğer babalarınız ve kardeşleriniz küfrü imana tercih ediyorsa, onları dost edinmeyin...”
(Tevbe, 23)
➤ Bu ayetler, müminin dostluğunun ve sevgisinin Allah ve dostları üzerine olması gerektiğini, Allah düşmanlarına karşı ise mesafeli durması gerektiğini bildirir.
Hadislerde Tevellâ
Hadis ve tefsir kaynaklarında, Allah’a, Peygamber’e ve salih kullara sevgi gösterilmesi gerektiğine dair çok sayıda rivayet vardır. Özellikle Ehl-i Beyt’e ve İmam Ali’ye (a.s) duyulan sevgiyle ilgili sayısız hadis aktarılmıştır.
-
Âlim Hâşim Bahrânî, Ehli Sünnet kaynaklarından 95,
-
Şiî kaynaklardan ise 52 rivayet toplamıştır.
Bu rivayetlerde İmam Ali (a.s) ve onun soyundan gelen imamların, sevenlerine ve dostlarına olan üstünlükleri vurgulanır.
📌 İmam Rıza (a.s) şöyle buyurur:
“Dinin kemali, bizim velâyetimizi kabul etmek ve düşmanlarımızdan beri olmaktır.”
([Biharü’l-Envar, c.27])
Rivayetlerde, dünya ve ahiret açısından velâyetin getirdiği çok sayıda fazilet zikredilir:
-
Dünyada: Zühd, takva, ibadete düşkünlük, insanların elindekine meyletmemek, gece ibadetine yönelmek vs.
-
Ahirette:
-
Hesapsız cennet,
-
Cehennemden berat belgesi,
-
Yüzünün ak olması,
-
Cennet elbiseleriyle giydirilmesi,
-
Akrabalarından 100 kişiye şefaat etmesi,
-
Allah’ın özel rahmetiyle muamele etmesi.
Tevellânın Felsefesi
İnançlı bir insan, hayatını belirli bir yöne ve gayeye göre şekillendirir. Böyle biri, başkalarının düşüncelerine göre hareket etmez; kendi inancı doğrultusunda bir duruş sergiler. Bu da onu, küfür ve nifak ehline karşı mesafeli durmaya ve iman ehline yakın olmaya yönlendirir.
Bu açıdan bakıldığında, tevellâ ve teberrâ, bir Müslümanın hayatında doğru kararlar alabilmesi ve hak ile bâtılı ayırt edebilmesi için bir ölçü işlevi görür.
Bireyin inanç konusunda tarafsız kalması mümkün değildir; her zaman bir tutum, bir duruş sergilemek zorundadır.
Yorumlar -
Yorum Yaz