• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Ruhi ve Bedeni Mead

Müslümanlar, ahiretin hakikat olduğu ve yeniden dirilişin kesin olarak gerçekleşeceği konusunda ittifak etmişlerdir. Bu konuda filozofların hakikate ulaşmış olanları da onlara katılmıştır. Ancak yeniden dirilişin (mead) nasıl olacağı konusunda iki görüş ortaya çıkmıştır:

1. Bedensel Diriliş (Mead-ı Cismanî)

Bu görüş, Allah’ın insanları kıyamet günü şu anki bedenleriyle, ilk yaratılış haline döndürerek dirilteceğini savunur. Bu anlamda bedensel diriliş, dinin temel esaslarından biri olup inanılması zorunlu olan konulardandır. Bunu inkâr eden, ittifakla kâfir sayılır. Bedensel dirilişin doğruluğu, onun mümkün olması ve doğru sözlü peygamberlerin bunu haber vermesiyle sabittir; dolayısıyla buna kesin bir şekilde inanmak zorunludur.

Mead’ın mümkün oluşu daha önceki bölümde tartışılmıştı.
Bu dirilişin gerçekleşeceği ise peygamberlerin dininde kesin olarak bildirilmiştir. Aynı şekilde Peygamberimiz (s.a.v.)’in dininde de bu bilgi zorunlu olarak mevcuttur. Kur'an-ı Kerim’de birçok açık ve net ayette bu gerçeğe vurgu yapılmış, inkârcılar şiddetle kınanmıştır. Ayetlerde, kıyamet günü insanların kabirlerinden kalkarak hesap vermek üzere süratle toplanacağı ifade edilmiştir:

"O gün yeryüzü başka bir yeryüzüyle değiştirilecek ve gökler de (başkasıyla değiştirilecek) ve herkes kahredici tek Allah’ın huzurunda toplanacaktır. İşte o gün, her nefse yaptıklarının karşılığı tam olarak verilecektir." (İbrahim Suresi, 48-51)

Peygamberimiz (s.a.v.) ve onun masum Ehl-i Beyt’i (a.s.), bedensel dirilişin doğruluğuna dair açık hadislerle bunu defalarca vurgulamışlardır. Bu konuda Kur'an’daki bazı ayetler şunlardır:

  1. "İnsan, bizim kemiklerini tekrar bir araya getiremeyeceğimizi mi sanıyor? Evet, biz onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye kadiriz." (Kıyamet Suresi, 3-4)

  2. "Bize bir örnek getirdi ve yaratılışını unuttu. ‘Bu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ dedi. De ki: ‘Onları, ilk defa yaratmış olan diriltecek. O, her türlü yaratmayı bilir.’" (Yasin Suresi, 78-79)

  3. Kabirlerden dirilerek çıkmayı ifade eden ayetler:

"Sura üflendiği anda, onlar kabirlerinden çıkarak Rablerine doğru koşarlar. ‘Eyvah bize! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı? Bu, Rahman’ın vaat ettiği şeydir. Gönderilen peygamberler doğru söylemiş.’ O, yalnızca korkunç bir çığlıktır; bir anda hepsi huzurumuza getirilir." (Yasin Suresi, 51-53)
"Sizi topraktan yarattık, yine ona döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız." (Taha Suresi, 55)

  1. İnsanın hesap günü tüm organlarıyla hazır bulunması ve organlarının yaptığı işler hakkında şahitlik etmesi:
    "O gün ağızlarını mühürleyeceğiz, elleri bize konuşacak ve ayakları yaptıklarına şahitlik edecek." (Yasin Suresi, 65)
    "Nihayet oraya vardıklarında, kulakları, gözleri ve derileri yaptıkları şeyler hakkında onların aleyhinde şahitlik eder." (Fussilet Suresi, 20)

  2. Bedensel dirilişe dair örnekler sunan ayetler:
    Aziz’in diriltilmesi, İsrailoğulları’nın öldürülen kişisinin diriltilmesi, Ashab-ı Kehf’in uykudan dirilişi ve İbrahim’in kuşları diriltmesi örnekleri bedensel dirilişe delil olarak verilmiştir.

  3. Cennet Nimetleri ve Cehennem Azabı ile Bedensel Dirilişe Delil Olan Ayetler

    Cennetteki nimetler, sadece bedensel araçlarla (bedenle) idrak edilebilir; cehennemdeki azap da bedenin bazı uzuvlarına uygulanacaktır. Bu, birçok ayette açıkça belirtilmiştir.

    Cennet ehli hakkında Allah Teâlâ şöyle buyurur:

    “İşlenmiş tahtlar üzerinde, karşılıklı otururlar. Etraflarında, genç hizmetçiler dolaşır. Ellerinde kadehler, ibrikler ve berrak içecek dolu bardaklar vardır. Bu içecek ne baş ağrıtır ne de sarhoşluk verir. Beğenecekleri meyveler ve canlarının çekeceği kuş eti vardır. Gözleri iri, güzel eşler vardır; sedef içinde saklı inci gibidirler.” (Vakıa Suresi, 15-23)

    Cehennem ehli hakkında ise şöyle buyrulmaktadır:

    “Ayetlerimizi inkâr edenleri ateşe sokacağız. Derileri piştikçe azabı tatmaları için onları yeni derilerle değiştireceğiz.” (Nisa Suresi, 56)

    Bedensel Dirilişle İlgili Hadisler

    Bu konuda birçok sahih hadis rivayet edilmiştir. Örneğin, Hz. Ali (a.s.) bir hutbesinde şöyle buyurur:

    “O gün işler tamamlanıp devirler sona erdiğinde, diriliş vakti yaklaşacak ve Allah insanları kabirlerinden, kuş yuvalarından, yırtıcı hayvanların mağaralarından ve felaketlerin düştüğü yerlerden çıkaracaktır. Hepsi emrine uyarak hızla, sessizlik içinde ve saf saf O’na yönelirler.”

    Ayrıca İmam Cafer Sadık (a.s.) şöyle buyurmuştur:

    “Allah, mahlukatı diriltmek istediğinde, yeryüzüne kırk gün boyunca yağmur yağdırır. Beden parçaları birleşir ve etler yeniden canlanır.”

    Bedensel Dirilişin Hakikati

    Bedensel dirilişe inananlar, İslam alimlerinin, fakihlerin, kelamcıların, hadisçilerin ve ariflerin büyük çoğunluğudur. Hepsi, Allah’ın insanı kıyamet günü bedenleriyle yeniden dirilteceği konusunda ittifak etmiştir. Ancak ruhun mahiyeti konusunda farklı görüşler vardır:

    1. Ruhun Bedene Bağlı Olduğunu Savunanlar:
      Bu görüşe göre ruh, beden içinde ateşin kömür, suyun gül yaprağı içindeki varlığı gibi yer alır. Bu nedenle, bedenle birlikte ruhun da dirilişi söz konusudur. Bu görüşe sahip olanlar, ruhun da maddi bir varlık olduğunu düşünürler ve dirilişin canlı, bilinçli bedenlerle gerçekleşeceğini kabul ederler.

    2. Ruhun Bedenen Ayrı ve Soyut Olduğunu Savunanlar:
      Bu görüşe göre, ruh soyut bir cevherdir ve bedenden bağımsızdır. Diriliş günü ruh, yeniden bedene dönerek bedenle birleşecektir. Bu görüş, Gazali, Kâbi, Huleymi, Ragıp el-İsfahani gibi bazı kelamcılar ile Şeyh Müfid, Şeyh Tusi, Seyyid Murtaza, Allame Hilli ve İmamiyye alimlerinin çoğunluğu tarafından benimsenmiştir.

    Ruhun Mahiyeti ve Diriliş

    Ruhun bedenden farklı, latif ve nurani bir cevher olduğu birçok rivayetle sabittir. Ruh, beden yok olduktan sonra ya mutlu ve rızıklandırılmış olarak ya da sıkıntılı ve karanlık bir durumda kalır. Bu konu İmam Cafer Sadık (a.s.)’ın, dirilişi inkâr eden bir kişiye verdiği şu cevaptan anlaşılabilir:

    İnkârcı şöyle sordu:
    “Beden yok olup parçalanırken, bazı uzuvlar yırtıcı hayvanlar tarafından yenilirken, bazıları da toprak olup bir duvarın harcına karışırken bu beden nasıl diriltilebilir?”

    İmam Sadık (a.s.) şöyle cevap verdi:

    “Ruh yerinde kalır. İyilerin ruhu genişlik ve aydınlık içindedir, kötülerin ruhu ise dar ve karanlık bir durumdadır. Beden, yaratıldığı gibi toprağa döner. Yırtıcı hayvanların veya böceklerin yediği beden parçaları, Allah’ın izniyle toprakta korunur. Allah’ın her şeyi bilen ve her zerreyi muhafaza eden kudreti sayesinde, yeniden diriliş vakti geldiğinde yağmur yağar, toprak şişer, insanın bedeni, altının topraktan ayrılması veya yağın sütten ayrılması gibi, her parçası aslına döner. Her bedenin toprağı, izniyle ruhuna gider. Böylece Allah, suretleri eski haline getirir, ruhlar o bedenlere döner ve herkes kendini tanır.”

    2. Ruhsal Diriliş (Mead-ı Ruhani)

    Çoğu filozof, dirilişin ruhsal olduğu görüşündedir. Bunun sebebi, felsefi ölçütlerine göre bedenin yeniden var olmasını aklen kavrayamamış olmalarıdır. Onlara göre, beden ruhla olan bağını kopardığında, biçimi ve özellikleriyle tamamen yok olur. Yok olan şey tekrar var olamaz, ancak ruh bir cevherdir ve yok olması mümkün değildir. Bu sebeple, ruhun yok olmayacağını ve dirilişin yalnızca ruha özgü olduğunu savunmuşlardır.

    Bu görüş, Kur'an-ı Kerim'in zahiri anlamları ve Hz. Muhammed (s.a.v.)’in sahih sünnetiyle bağdaşmaz. Zira bu kaynaklarda, insanın kıyamet günü bedenle birlikte dirileceği açıkça ifade edilmiştir.

    Bazı Müslüman filozoflar, ruhani dirilişi savunurken, sevap ve cezanın bedenle değil, ruhla ilgili olduğunu; ruhun bedenden ayrıldıktan sonra zihinsel veya manevi hazlar veya acılar yaşadığını iddia etmişlerdir. Bu düşünceye göre, Kur'an’da geçen cennet nimetleri ve cehennem azabı, aslında halkın anlayışına uygun şekilde temsilî anlatımlardır. Amaç, bedensel tasvirler üzerinden insanların itaate teşvik edilmesidir.

    İbn Sina ve Ruhani Diriliş Görüşü

    İbn Sina’nın ruhani dirilişi savunduğu ve bedensel dirilişi inkâr ettiği yaygın bir kanaattir. Bu yüzden Gazali, "Tehâfütü’l-Felâsife" (Filozofların Tutarsızlıkları) adlı eserinde, İbn Sina ve bazı filozofları bedensel dirilişi inkâr ettikleri için tekfir etmiştir.

    Ancak gerçekte, İbn Sina’nın meşhur eserlerinde bedensel dirilişi açıkça inkâr ettiğine dair bir ifade yoktur. "Eş-Şifa" adlı en büyük eserinde, bedensel dirilişi kabul ettiği ve bunun tartışmasız bir hakikat olduğunu söylediği görülür.

    Müfessir Davvânî, "Akâid-i Adudiyye" şerhinde şöyle der:

    "İbn Sina, bedensel dirilişi inkâr ettiği gibi görünse de, ‘En-Necât’ ve ‘Eş-Şifa’ adlı eserlerinde bedensel dirilişin yalnızca şeriat yoluyla ispat edilebileceğini ve peygamberlerin haberlerine inanılması gerektiğini ifade etmiştir."

    İbn Sina’ya göre, dirilişin iki boyutu vardır:

    1. Dinin Haber Verdiği Diriliş: Bedensel diriliştir ve şeriatla sabittir.

    2. Akılla Kavranabilen Diriliş: Ruhun saadeti ve şekaveti, yani ruhun mutluluk veya azap içinde olmasıdır.

    Gazali ve Bedensel Diriliş

    Bazıları Gazali’nin bedensel dirilişi inkâr ettiğini düşünmüş, ancak bu yanlış bir kanaattir. "İhyâu Ulûmi’d-Dîn" adlı eserinde Gazali, bedensel dirilişi kabul etmekte ve inkârının küfür olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu konuda şunları söylemiştir:

    "Bedensel diriliş apaçık ortadadır; bunun daha fazla açıklamaya ihtiyacı yoktur."

    Gazali, ruhun manevi halleri üzerinde uzun açıklamalar yapmış ve bunları detaylandırmıştır. Ancak bu, bedenin dirilişini inkâr ettiği anlamına gelmez. Onun amacı, ruhun durumlarını derinlemesine incelemek ve insanlara ahiretin manevi yönünü de anlatmaktır.

    Bedensel Dirilişi (Mead-ı Cismanî) İnkâr Etme

    Peygamberler ve elçiler (a.s.), kavimlerinin bedensel diriliş inancını inkâr etmesi karşısında birçok zorluk ve iftiraya maruz kalmışlardır. Kur'an-ı Kerim'de bu inkârcılar şöyle tasvir edilir:

    "İnkârcılar dediler ki: Size parçalandıktan sonra yeniden yaratılacağınızı haber veren bir adam gösterelim mi? Allah’a iftira mı ediyor, yoksa delilik mi var?" (Sebe Suresi, 7-8)

    Oysa diriliş (mead), vahiy ve akıl yoluyla ispatlanmış en açık gerçeklerden biridir. Nitekim Kur'an'da birçok ayette bu hakikat "Onda hiçbir şüphe yoktur" ifadesiyle belirtilmiştir. İbrahim Peygamber’in (a.s.) kuşları diriltme olayı, İsrailoğulları’nın öldürülen kişinin diriltilmesi, Üzeyir’in (a.s.) dirilişi ve Ashab-ı Kehf gibi olaylar, Allah’ın kudret elinin dirilişi göstermek için sunduğu canlı örneklerdir. Bu örnekler, insanların diriliş inancına şiddetle karşı çıktıklarını ortaya koymaktadır.

    İnkârın Sebepleri

    Dirilişin inkârı, herhangi bir delile veya hakikate dayanmamaktadır. Aksine, sadece zanna ve varsayıma dayanır. Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurur:

    "Dediler ki: Hayat sadece bu dünya hayatıdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi zamandan başka yok eden yoktur. Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur; onlar sadece zannediyorlar." (Casiye Suresi, 24)

    İnkâr, bilimsel ölçülere göre bir şüphe bile sayılamaz; aksine, gerçeği anlamakta aciz kalmanın bir göstergesidir. İnsanların inkârının temel sebebi, dünyevi arzulara ve maddi zevklere düşkünlük, şehvetlere tapınmadır. Diriliş inancı, bu arzulara sınır koyduğu için inkâr edenler bu inançtan kaçınır ve günah, bozgunculuk, fesat gibi yollara yönelir:

    "İnsan önündeki günahlara dalmak ister. ‘Kıyamet günü ne zamanmış?’ diye sorar." (Kıyamet Suresi, 5-6)

    İnkârın Sosyal Boyutu ve Tarihî Örnekler

    Özellikle, dünyayı fesada boğan ve şehvetlerinin kölesi olan kibirli zenginler, dirilişi inkârda ileri gitmişlerdir. Nitekim Hud Peygamber’in (a.s.) kavmi de bunu yapmıştır:

    "Kavminden inkârcı ve dünya hayatında lüks içinde yaşayan ileri gelenler dediler: Bu, sizin gibi bir insandır. Sizin yediklerinizden yer, içtiklerinizden içer. Eğer kendiniz gibi bir insana itaat ederseniz, elbette ziyana uğrarsınız. Size, ölüp toprak ve kemik olduktan sonra tekrar dirileceğinizi mi vaat ediyor? Olacak şey mi bu! Bu sadece dünya hayatımızdır; yaşarız ve ölürüz. Biz, diriltilecek değiliz." (Mü’minun Suresi, 33-37)

    Allah Teâlâ bu inkârcıların kibirlerini ve hakikate boyun eğmekten kaçınmalarını şöyle ifade eder:

    "Ahirete inanmayanların kalpleri hakikati inkâr eder ve onlar büyüklük taslarlar." (Nahl Suresi, 22)

    Câhiliye Dönemi ve Dirilişi İnkâr

    Câhiliye Arapları da aynı şekilde, dirilişi zan ve uzak ihtimal olarak görmüş, herhangi bir delile dayanmadan inkâr etmişlerdir:

    "Dediler ki: Biz ve atalarımız daha önce bununla tehdit edildik. Bu, eskilerin masallarından başka bir şey değildir." (Müminun Suresi, 81-83)

    Kur'an’ın Diriliş İnkarcılarına Verdiği Cevaplar

    Kur'an-ı Kerim, dirilişi inkâr edenlere üç temel noktada cevap vermektedir:

    1. Akla ve Mantığa Dayalı Deliller Sunmak:
      Bu deliller, dirilişin gerekliliğini ve ilahi vaadin kesinliğini ortaya koyar. Bu deliller arasında benzerlik delili, ilahi kudret, hikmet ve adalet gibi konular yer alır.

    2. İnsanın Gerçek Mahiyetini Açıklamak:
      Câhiliye müşrikleri, insanın yalnızca bedenden ibaret olduğunu düşündükleri için bedensel dirilişi inkâr etmişlerdir. Oysa Allah Teâlâ, ruhun gerçek mahiyetini ve ölüm anında ruhların melekler tarafından alındığını açıkça belirtmiştir:

      "De ki: Sizin ruhlarınızı ölüm meleği alır. Sonra Rabbinize döndürülürsünüz." (Secde Suresi, 11)

    3. İnkâr Edenleri Uyarma ve Cezayla Tehdit:
      Allah Teâlâ, dirilişi inkâr edenleri şiddetli bir azapla uyarır:

      "Eğer şaşıyorsan, asıl şaşılacak şey onların şu sözüdür: ‘Biz toprak olduktan sonra mı yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?’ İşte onlar, Rablerini inkâr edenlerdir. İşte onlar, boyunlarına kelepçeler vurulacak olanlardır. Onlar, cehennemin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır." (Rad Suresi, 5)
      "Ahirete inanmayanlar için can yakıcı bir azap hazırladık." (İsra Suresi, 10)
      "O gün vay hâline yalanlayanların! Onlar, ceza gününü yalanlayan kimselerdir." (Mürselat Suresi, 15-17)

      Bedensel Dirilişle İlgili Ortaya Atılan Şüpheler

      Felsefecilerin bedensel dirilişi inkâr etmelerinin temel sebepleri, genelde iki noktaya dayanır:

      1. Allah’ın sınırsız kudret ve ilmini kavrayamamak

      2. Ahiret âleminin ve dirilişle yaratılacak bedenin özelliklerini yanlış anlamak

      Bu felsefeciler, ahiret bedenini ve âlemini, bu dünyadaki beden ve kanunlarla kıyaslamışlardır. Oysa ahiret âlemi bu dünyadan tamamen farklıdır. Orada kozmosun düzeni değişir, dünya başka bir dünya olur ve güneş sistemi bambaşka bir hâle gelir. İnsan ise orada sonsuza dek sürecek bir yaşam sürer.

      Kur'an-ı Kerim ve sünnet, insanın bedeninin yok olmayacağını, diriliş günü ruhla yeniden birleşeceğini ve kişinin hesap vereceğini açıkça belirtmiştir. Bu durumda, bu şüpheler bilgiye karşı cehalet gibidir. Yine de bu şüphelerin en önemlilerini ele alıp cevaplandıracağız.


      1. Yemek ve Yenilen (Âkil ve Me’kul) Şüphesi

      Bu, eski felsefeciler tarafından sıkça dile getirilen bir şüphedir. İlk defa Platon ve diğer antik filozoflar tarafından gündeme getirilmiş, daha sonra Müslüman filozoflar arasında da tartışılmıştır. Şüphenin özeti şu şekildedir:

      Eğer bir insan, başka bir insanı yiyerek onun tüm uzuvlarını tüketirse, diriliş günü hangisinin bedeni diriltilecektir?
      Çünkü bir insanın vücudunun tüm parçaları diğerinin bedenine karışmıştır. Eğer beden yiyen kişiye (âkile) ait olursa, ruhu da onun olur ve bu durumda yiyilen kişi (me’kul) kendi bedeninden yoksun kalır. Eğer yiyen kişi kâfir, yenilen ise müminse, mümine azap verilmesi veya kâfire mükâfat verilmesi gerekir.


      Cevap:

      1. Allah’ın Sonsuz Kudreti ve İlmine Dayalı Cevap

      Allah’ın ilmi ve kudreti, tüm zerrelere ve bedenin her parçasına vakıftır. Yiyen ve yenilen kişinin bedenindeki tüm parçalar, Allah’ın ilminde korunur ve ahiret günü her biri asıl sahibine döner. Kur'an-ı Kerim şöyle buyurur:

      "Onları ilk defa yaratmış olan, onları diriltecektir. O, her türlü yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 79)
      "Biz onların toprakta eksilen kısımlarını elbette biliriz. Katımızda her şeyin kaydedildiği bir kitap vardır." (Kaf Suresi, 4)

      Hz. Ali (a.s.), dirilişi anlatırken şöyle buyurur:

      "İşler sona erdiğinde, devirler tamamlandığında ve diriliş vakti geldiğinde, Allah insanları mezarlardan, yırtıcı hayvanların mağaralarından ve kuş yuvalarından çıkarır."


      2. Hz. İbrahim’in (a.s.) Kuşları Diriltme Mucizesi

      İmam Cafer Sadık (a.s.), bu şüpheye cevap olarak Hz. İbrahim’in (a.s.) kuşları diriltme mucizesine işaret etmiştir. İbrahim Peygamber (a.s.), bir cesedin yırtıcı hayvanlar ve kuşlar tarafından parçalandığını görünce Allah’a şöyle dua etmiştir:

      "Rabbim! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster." Allah buyurdu: ‘İnanmadın mı?’ İbrahim dedi: ‘Evet, inandım. Ancak kalbim tatmin olsun diye istiyorum.’ Allah dedi: ‘Dört kuş al ve onları kendine alıştır. Sonra onları kesip parçalarını farklı dağlara bırak. Sonra onları çağır, hızla sana gelecekler.’" (Bakara Suresi, 260)

      Hz. İbrahim (a.s.), tavus kuşu, horoz, güvercin ve kargayı parçalayıp farklı yerlere bıraktı. Her parçanın asıl bedeniyle birleştiğini ve her bir kuşun yeniden dirildiğini gördü.

      Bu mucize, Allah’ın kudretinin, bedendeki her parçayı asıl sahibine döndüreceğini göstermektedir.


      3. Filozofların ve Kelamcıların Cevabı

      Birçok İslam âlimi ve filozof, bu şüpheye şöyle cevap vermiştir:
      Diriliş, bedenin ana parçalarıyla (esasi parçalar) gerçekleşir, tamamlayıcı parçalarla değil.
      Bedendeki bazı parçalar değişir ve zamanla kaybolur. Ancak ana parçalar, Allah’ın ilminde korunur ve diriliş günü yeniden bir araya getirilir. Yenilen kişinin ana parçaları, yiyen kişinin vücudunda sadece artıklar olarak bulunur ve bu yüzden asıl sahibine iade edilir.

      Allame Hilli, "Tefsir-i Tahrir" adlı eserinde şöyle der:

      "Dirilişte, bedenin asli parçaları geri döndürülür. Bunlar, kişinin ruhuyla birleşir. Tamamlayıcı parçalar tekrar aynı şekilde iade edilmek zorunda değildir."


      Bu cevaplar, yemek ve yenilen şüphesinin temelinin yanlış olduğunu ve Allah’ın kudretiyle dirilişin tamamen mümkün olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

      Bedensel Dirilişe Yönelik Diğer Şüpheler ve Cevapları


      2. Yok Olanın Yeniden Var Edilmesi İmkânsızdır Şüphesi

      Bazı filozoflar, yok olan bir varlığın yeniden var edilmesinin imkânsız olduğunu iddia etmişlerdir. Bu görüş, şu argümana dayanır:

      "Yok olan bir şey yeniden var edilirse, aynı şey iki kez var olmuş olur. Bu durumda, ölüm insanın tamamen yok olmasıdır. Eğer yeniden hayat verilirse, bu yeni bir yaratılıştır, eski varlığın yeniden diriltilmesi değildir."


      Cevap:

      1. Modern Bilim ve Filozofların Yanıtları

      Filozofların "yok olanın yeniden var edilmesi imkânsızdır" görüşü, modern bilimin ortaya koyduğu Lavoisier’in Madde Korunumu Kanunu ile çelişmektedir. Bu kanuna göre, madde yok olmaz, sadece biçim değiştirir. Aynı şekilde, filozoflar da varlığın tamamen yok olamayacağını, sadece şekil değiştirdiğini kabul eder.

      Bazı kelamcılar ve filozoflar, yok olanın yeniden yaratılabileceğini savunmuşlardır. Onlara göre, bir şeyin ikinci kez var edilmesi ne kendi tabiatına ne de ilahi kudrete aykırıdır. Hatta var olan bir şeyi yeniden yaratmak, ilk defa yaratmaktan daha kolaydır.

      2. Bedensel Diriliş ve Parçaların Toplanması

      Bazı İslam filozoflarına göre, bedensel diriliş yok olanın yeniden var edilmesi değil, bedenin dağılmış parçalarının yeniden bir araya getirilmesidir. Bu parçalar yok olmamış, sadece dağılmıştır. Allah’ın her zerreden haberdar olması ve bu parçaları yeniden bir araya getirme kudreti, dirilişi mümkün kılar.

      "O, insanları ilk başta yaratan Allah’tır. Aynı şekilde onları diriltir. O her türlü yaratmayı bilir." (Yasin Suresi, 79)

      3. İmam Cafer Sadık’ın (a.s.) Görüşü

      İmam Cafer Sadık (a.s.), bedensel dirilişin temel parçalarla gerçekleşeceğini belirtmiştir. Kâfi adlı eserde, İmam’a şöyle sorulmuştur:
      "Ölen insanın bedeni tamamen çürür mü?"
      İmam cevap verir:

      "Evet, bedeni çürür ve tamamen yok olur, ancak yaratıldığı öz (asıl madde) kalır. O çürümeyen madde, mezarda yuvarlak şekilde kalır ve kıyamet günü ondan yeniden yaratılır."


      3. Bedensel Yenilenme ve Çoklu Beden Şüphesi

      Bazı şüpheciler, insan bedeninin sürekli yenilendiğini ve her 10 yılda bir tamamen farklı bir yapıya kavuştuğunu öne sürerek şu soruyu sormuşlardır:

      "Eğer insan 60 yaşında ölürse, yaşamı boyunca 6 farklı beden yapısına sahip olur. Peki, dirilişte hangi beden diriltilecektir? Hepsi diriltilecek olursa, bu bir kişinin birden fazla bedeni olması demektir. Eğer yalnızca bir beden diriltilecekse, bu ilahi adalete aykırıdır. Çünkü bu durumda o beden, insanın tüm hayatının ödülünü ya da cezasını alacaktır."


      Cevap:

      1. Kişisel Kimlik ve Bedenin Sürekliliği

      Bilimsel olarak insan bedeni sürekli değişse de, insanın kimliği ve kişiliği aynı kalır. İnsan yaşlanır, bedeni değişir, ancak öz benliği ve ruhu değişmez.

      Eğer bir kişi gençliğinde suç işleyip yaşlılığında cezalandırılsa, kimse "bu ceza başka birine veriliyor" demez. Aynı şekilde, diriliş günü de kişi öz bedeni ve ruhuyla diriltilecektir.

      Molla Sadra bu konuda şöyle der:

      "Dirilişte bedensel varlık, kişinin dünyada sahip olduğu öz bedendir. Aynı parçalarla ve aynı şahsiyetle dirilecektir. Dirilen beden, dünyadaki varlığın aynısıdır. Eğer bir kimse onu görse, ‘Bu, dünyada gördüğüm kişinin ta kendisidir.’ der. Bunu inkâr eden, şeriatı inkâr etmiş olur; şeriatı inkâr eden ise aklen ve dinen kâfirdir."

      2. Ruh, Bedeni Kimliklendiren Unsurdur

      İnsanın kişiliğini ve kimliğini belirleyen şey ruhtur. Ruh, diriliş günü yeniden yaratılan bedenle birleştiğinde, kişi öz benliğini koruyacaktır. Bu nedenle, hesap günü beden hangi yaşta veya şekilde diriltilirse diriltilsin, öz kimlik korunur.


      Sonuç:

      İslam âlimleri, bedensel dirilişle ilgili tüm şüpheleri detaylı bir şekilde açıklığa kavuşturmuşlardır. İnanılması gereken temel husus, Allah’ın kıyamet günü insanları yeniden dirilteceği ve onların ruhlarıyla bedenlerinin birleşeceğidir. Detaylı bilgi sahibi olmak zorunlu değildir; genel bir inanç yeterlidir. Bu açıklamalar, okuyucunun konuyu daha iyi anlamasına ve derinlemesine düşünmesine yardımcı olmak amacıyla verilmiştir.

  
69 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Günün Hadisi

GÜNÜN HADİSİ

Resulullah (s.a.a) şöyle buyurmuştur: “Ümmetim arasında Ehl-i Beyt’imin misali, Nuh'un gemisi misali­dir. Ona binen kurtulur, ondan yüz çeviren ise helak olur.” (Bihar’ul Envar c.27, s.113)

Üyelik Girişi
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam76
Toplam Ziyaret4375
Saat