![]()
İbrahim Kanadlı
ibrahimkanadli@alevialimleri.net
Adalet
09/06/2025 ADALET: İslam'ın
beş temel şartından ikincisi adalettir. Adalet ifrat ile tefrit arasında ne bir
şeye hakkından fazlasını vermek ne de hakkından daha azını vermektir.
Adalet Yüce Allah'ın güzel isimlerindendir. Bir insanın adil olabilmesi
için neyin doğru neyin yanlış olduğunu analiz edebilmesi adaletin ne olduğunu
bilmesi gerekir. Müminlerin Emiri İmam Ali (a.s.) “Hakkı tanı haklıyı da
tanırsın” diye buyurmuştur. Zira bir insanın haklı olup olmadığı bir
görüşün doğru olup olmadığı bir kanunun müspet olup olmadığını kestirebilmek
için elimizde bir ölçümün veya bir mihenk taşının olması gerekir. İslam'da bu ölçüye ve mihenk taşına hak veya Adalet denmektedir.
Müslümanlar Yüce Allah'ın adil olduğuna dair aynı fikri taşımaktadır fakat
adaletin ne olduğu veya nasıl tecelli ettiği konusunda ayrılığa düşmüşlerdir.
Müslümanların bir kısmı “Eğer Yüce Allah Mümin müttaki pak temiz bir
grup Müslümanı alır cehenneme atarsa bu ondan Adalet sadır olmuştur.”
şeklinde yorumlamışlardır. Ehli Beyt imamları bu fikrin ve düşüncenin
yüce Allah'ım Adalet sıfatına ters olduğu ve böyle bir şeyin muhal olduğu
görüşündedirler. Zira Yüce Allah hiç kimseye zulüm etmeyeceğini şu mübarek
ayette şöyle ifade etmiştir. “Şüphesiz ki Allah insanlara zulmetmez ancak
insanlar kendilerine zulmederler’’ (Yunus 44) Müminlerin emiri İmam Ali’ye
(a.s.) Tevhid ve adalet sorulunca yüzbinlerce sayfaya sığdırılamayan bu iki
kavramı iki kelime de söyle ifade etmiştir: “Tevhid onu tasavvur
etmemek Adalet de onu itham etmemektir” diye buyurdu. Bugün birçok insanın, insanlar arasındaki maddi manevi
farklılıklar dolayısıyla yüce Allah'ı haksızlıkla itham ettiğini hatta
bazılarının inkâr ettiğini müşahede etmekteyiz. Bu durum dünyaya ve âleme
maddi ve yüzeysel bakmaktan kaynaklanmaktadır. Bizler hayatta gördüğümüz
duyduğumuz hissettiğimiz yaşadığımız şeyleri kendi dar bakış açımızda yorumlar
ve muhakeme ederiz. Oysa ki bu sınırlı bakış açısı hayatta birçok şeyi
yanlış yorumlamamıza sebep olmaktadır. İnsanoğlunun ilmi ve ahlaki özellikleri musbet
bir şekilde çoğaldıkça adaleti kavrama ve uygulama olasılığı artar. İnsan
kendine başkalarına ve doğaya cehaleti ve kendindeki eksiklikleri tatmin etmek
amacıyla zulmeder. Yüce Allah ise bütün eksik ve noksan sıfatlardan münezzeh
olduğu için zulmetmeye ihtiyaç duymaz. Bir insanın adaleti talep etmeden önce
kendisine dönüp hayatında adil olup olmadığını bakmalıdır. İnsanların her dönemde adaletsizlikten yakındıklarını görmek
mümkündür. Ancak o adaletsizliklerden yakınan insanların çoğunu kendi
hayatlarında insanlara karşı hatta kendilerine karşı adil olmadıklarına görmek
mümkündür. Bir ülkenin adaletinin gelişebilmesi için insanlardaki adalet
bilgisinin teorik ve pratik anlamda uygulanması şarttır. Aksi halde adaleti
kendi hayatında uygulamayan birinin diğerlerinden adalet beklemesi boşuna bir
bekleyiştir. Hem tarihte hem de bugün devletlerin yıkılmasına toplumların
dağılmasına anarşiye ve karışıklığa sebep olan en büyük etken adaletsizliktir
rahmet peygamberi Hz. Muhammed (s.a.a.) 1400 yıl önce bizleri şu mübarek
hadiste şöyle uyarmıştır: “Sizden önceki ümmetlerin helak olmasının
sebebi aralarında zengin, nüfuzlu, güçlü, biri suç işlerse onu görmezden
gelirlerdi. Ancak fakir zayıf miskin biri aynı suçu işlerse ona kanunu
bütün ayrıntılarıyla uygularlardı.” Peygamber efendimizin uyardığı adalet
uygulama şeklini günümüzde de görmek mümkündür. Devlet kadrolarına ehil
insanları değil de yakınlarımızı, fikirdaşlarımızı dost ve ahbap ilişkileri
üzerinden seçmemiz, adalete vurulan en etkin darbelerdendir. Peygamber
Efendimizin uygulamalarına baktığımız zaman, zamanında kölelik yapmış zayıf
fakir ancak ahlaklı ve ehil insanları, kurduğu devletin önemli makamlarına
getirmiştir. Peygamber Efendimiz yeryüzünde adaleti daim kılmak için, cihat
etmiş ve kanunları kendisi içinde geçerli kılmaktan çekinmemiştir. Rahmet
peygamberi hayatının son dönemlerinde ashabını mescide topladı ve “Ey
ashabım Ey müminler kime karşı bir yanlışım zulmüm veya haksızlığım olmuşsa
gelsin ve bana kısas yaparak hakkını alsın. Çünkü biz peygamberler
yeryüzünde adaleti ikame etmekle emrolmuşuz.” Peygamber
Efendimiz bu sözleri 3 defa tekrarladıktan sonra mescitte Sevade adında bir
adam ayağa kalktı ve “Ey Allah'ın resulü sen falan savaştan dönerken ben
seni selamlamak için yanına yaklaştım ancak elindeki Kamçı üzerime düştü ve acı
çekmeme sebep oldu. Bunu siz kasti mi yaptınız?” Peygamber
Efendimiz böyle bir şeyi kasti yapmaktan Allah'a sığınırım dedi. Ancak adam
Peygamber Efendimize kısas hükmünü vurgulamak istedi. Peygamber
efendimizde “Ey Bilal dedi Fatma'nın yanına git ve oradaki kamçımı getir.”
dedi. Bilal Fatıma'nın evine giderken yolda “Ey Müslümanlar Ey ümmeti Muhammed
mescitte toplanın ve Peygamberimizin kendi aleyhinde nasıl hüküm verdiğini görün”
dedi. Hz. Fatıma'nın evinden Peygamber Efendimizin kamçısını aldı ve
mescide döndü. Peygamber Efendimiz “Ey Sevade işte Kamçı al ve bana haddi
uygula” dedi. Hz. Sevade kamçıyı eline aldı Peygamberimizin
huzuruna geldi ve dedi ki “Ey Allah'ın rahmeti Kamçı benim omzumun biraz
altına düşmüştür ve orası açıktı sizde omuzunuzun biraz altına açın da haddi uygulayayım.”
Peygamber Efendimiz omuzunu açtı. Hz. Sevade Peygamber Efendimizin
omzunun öptü ve dedi ki “Resulullah’a haddi uygulamaktan Allah'a sığınırım.”
Cezayı uygulamaktan vazgeçen Sevade ’ye Peygamber Efendimiz “Allah senin
dünyadaki bütün günahlarını bağışlasın ve cennet ehlinden eylesin” şeklinde
dua etti… Peygamber Efendimiz devlet başkanı olarak kanunun kendi dahil herkes
için eşit bir şekilde geçerli olduğunu hem söyledi hem de amelle hayatı boyunca
ifa etti. Eğer biz de gerçekten Adalet konusunda samimi isek kendimizi
ayrıcalıklı görmemeli ve adaleti kendi hayatımızda kendi aleyhimize olsa dahi
uygulamalıyız. Unutmayalım ki devlet yönetimleri halkların aynalarıdır.
Halklar hak ve adalet konusunda ne kadar samimi ise, o paralelde bir
yönetime sahip olurlar. Zira İmam Ali (a.s.) “Nasıl hak ediyorsanız öyle
yönetilirsiniz.” diye buyurmaktadır. |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |
Yazarın diğer yazıları |
MARİFET - 09/06/2025 |
Her insan fıtratı itibarıyla belirli bir yaştan sonra hayatın anlamını, niye yaratıldığını, kim tarafından yaratıldığını, yaratıcı varsa onu kimin yarattığını sorgulamaya başlar. |
DOSTLARIMIZIN ÜZERİMİZDEKİ ETKİSİ - 12/02/2025 |
İnsanın hayatını, görüşlerini, seçimlerini şekillendiren en önemli özelliği sahip olduğu karakteridir. |