Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan Rabbinizden korkun…” (Nisa: 1). Tek ruh -erkek ve dişiyi temsil eden şeyle- aslında bir olan ikisini, her birinin kendi işine geldiği şekilde, birleşik haklarla ve birleşik![]()
Bu tek canın sahip olduğu en büyük hak, insan onuru ilkesine dayanan yaşam hakkıdır; bu haktan, insanın tabiatında bulunan iki doğal hak olan eşitlik hakkı ve özgürlük hakkı da çıkar. Dr. diyor. Wahba Al-Zuhayli: “İnsan onuru tüm temel hakların kaynağıdır. İnsanın insanlığının kanıtıdır ve onu diğer tüm yaratıklardan ayırır.”İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin giriş bölümünde şöyle denilmektedir: “İnsanlık ailesinin bütün üyelerinin doğuştan sahip olduğu onur ve eşit hakların tanınması, dünyada özgürlüğün, adaletin ve barışın temelidir.”Ve her şeyden önce Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Andolsun ki biz, Âdemoğullarını şerefli kıldık.” (İsra: 70) Buradaki şeref, salt ilahi bir lütuf değil, bilakis bu şerefi yücelten her şeyi tesis eden ve ona hakarete yol açacak her şeyi reddeden bir kanunî çizgidir.İslam'da insan haklarının önemini vurgulayan elimizdeki en harika metinlerden biri İmam Ali'nin (a.s.) aktardığı şu metindir: "Yüce Allah, kullarının haklarını kendi haklarından üstün tutmuştur. Allah'ın kullarının haklarını yerine getiren, Allah'ın haklarını yerine getirmeye yönlendirilir."İnsan hakları, genel olarak insan olarak yaşamamızı engelleyen, doğamızda var olan haklar olarak tanımlanabilir. İnsan hakları ve temel özgürlükler, insani niteliklerimizi, zekâmızı, yeteneklerimizi ve bilincimizi tam olarak geliştirmemizi ve kullanmamızı, manevi ve diğer ihtiyaçlarımızı karşılamamızı sağlar. Böylece İslam, insanlığın büyük yeniliklerinin insanın inanç, düşünce ve kanaat hürriyetine saygıya dayandığını göstermiştir. Çünkü düşünce ve inanışında hürriyete sahip olan kişi, şu veya bu şekilde şeylerin hakikatini keşfedebilir. Bu, insanlara öğrenme ve özgür ve onurlu bir yaşam sürme hakkını ve fırsatını vermek, kadın haklarına saygı göstermek, insanların köleleştirilmesini reddetmek ve yaygın olan kölelik sorununu sona erdirmek için çalışmak anlamına da gelir. İslam, köleleri kurtarmak için bir devrime gerek kalmadan, çıkardığı kanunlarla bunu ortadan kaldırmayı başarmıştır. Ayrıca insanların zulüm görmesini, işkence görmesini ve haksız yere hapsedilmesini reddeder: "Ve aşırı gitmeyin. Çünkü Allah aşırı gidenleri sevmez." Bu, aynı zamanda bireylerin ve grupların, zalimlerin baskılarından ve zulmünden uzak, medeni bir biçimde inançlarını ve duruşlarını ifade etmelerine olanak sağlamayı da içerir. İnsan bütün dinlerle ve bütün fikirlerle diyaloğa girebilir ve Allah (dinde zorlama yoktur. Doğru yol, eğri yoldan ayrılmıştır.) buyurmuştur. (Sen, insanları mümin oluncaya kadar mı zorlayacaksın?)İmam Seccad (a.s.) bir yandan hakikati manevi zenginliklerle doldururken, diğer yandan da Yüce Allah'ın insanlara, ister kamusal ister özel alanda olsun, yüklediği hakları, yönetici ve yönetilenlerin haklarını, baba, anne ve çocukların haklarını, bedenin bütün duyularıyla haklarını, toplumun kültürel hareketindeki haklarını; öğretmen, öğrenci ve yargıç hakları gibi manevi, sosyal, eğitimsel ve insani temellerde açıklığa kavuşturmuştur. O (s.a.v.), insanların birbirleriyle olan ilişkilerinde dengeli olmaları, her insanın kendi haklarını ve başkalarının haklarını bilmesi için, her insanın diğer insanlara karşı hukuki haklarını ümmetine öğretmek istemiştir. Kendisiyle, annesiyle, babasıyla, eşiyle, çocuklarıyla, tebaasıyla yöneticiyle, öğretmeniyle öğrencisiyle, bütün Müslümanlarla, Ehl-i Misak'la, elindekiyle, borcuyla. |
6 kez okundu |
Yorumlar |
Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın |