İslam Dininin Hayat Rehberi Olarak Kur’an
İslam dini, insan hayatı için en eksiksiz yöntemleri içeren ve insanları dünya ve ahiret mutluluğuna ulaştıran bir sistemdir. Bu dinin temel ilkeleri ve yasaları, Kur’an-ı Kerim ve sünnet yoluyla bilinmiştir. Kur’an, İslam’ın ilk ve en önemli kaynağıdır; tüm İslami kurallar, inanç esasları, ahlaki ilkeler ve pratik uygulamalar buradan beslenir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:
"Şüphesiz bu Kur’an, en doğru yola iletir." (İsrâ, 9)
"Biz sana Kitabı her şeyi açıklayıcı, bir hidayet, rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik." (Nahl, 89)
Aşağıdaki noktalar dikkate alındığında, Kur’an’ın insan için gerekli olan hayat sistemini nasıl içerdiği daha iyi anlaşılır:
1. Mutluluk, İnsanın Hedefidir
Her insan, bu dünyada mutluluğa ulaşmayı amaçlar. Ancak mutluluğun kaynağı konusunda farklı görüşler vardır. Kimileri mutluluğu servette, kimileri makam ve mevkide, kimileri ise şöhrette arar. Oysa gerçek mutluluk, ahirette cennetle gerçekleşir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:
"Ahiret daha hayırlı ve daha kalıcıdır." (A’lâ, 17)
2. Kanun ve Sistemlerin Gerekliliği
İnsan, bireysel ve toplumsal hayatında belirli bir hedef doğrultusunda hareket eder. Bu hedefe ulaşabilmek için belirli kurallara ve ahlaki ilkelere uyması gerekir. Bu kurallar, ister din kaynaklı olsun ister başka bir kaynaktan gelsin, insan hayatını düzenlemek için gereklidir. Kur’an-ı Kerim de bu gerçeği teyit ederek şöyle buyurur:
"Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. Öyleyse hayır işlerinde yarışın." (Bakara, 148)
3. Kanunların Fıtrata Uygun Olması
Kanunların ve sistemlerin, insanın doğal yapısına (fıtratına) uygun olması gerekir. Eğer kurallar yalnızca duygulara veya bireysel/toplumsal eğilimlere dayanırsa, sürdürülebilir ve adil olmaz. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulmaktadır:
"Rabbimiz, her şeye yaratılışını veren, sonra ona doğru yolu gösterendir." (Tâhâ, 50)
"O (Allah), her şeyi yaratmış, ona ölçü ve düzen vermiş ve ona yolunu göstermiştir." (A’lâ, 2-3)
Kur’an, insanın fıtratına uygun olan tek hak dinin İslam olduğunu vurgulayarak şöyle buyurur:
"Yüzünü, Allah’ın insanları üzerine yarattığı fıtrat dini olan İslam’a çevir. Allah’ın yaratışında değişiklik yoktur. İşte dosdoğru din budur." (Rum, 30)
"Şüphesiz Allah katında din İslam’dır." (Âl-i İmrân, 19)
"Kim İslam’dan başka bir din ararsa, ondan asla kabul edilmeyecektir." (Âl-i İmrân, 85)
Kur’an’ın İnsan İçin Koyduğu Hayat Yöntemi
Kur’an-ı Kerim, insanın hayatını düzenleyen bir sistem sunmuştur. Bu sistemin temeli, Allah’ı tanımak ve O’nun birliğine inanmakla başlar. Bu inanç, İslam’ın en temel prensibidir.
Allah’ın birliğini tanıyan insan, O’nun adaletini ve ahiret gününü de kabul etmek zorundadır. Çünkü ödüllendirme ve cezalandırma ancak bir hesap gününün varlığıyla mümkün olabilir. Bu yüzden ahiret inancı, İslam’ın ikinci temel esasını oluşturur.
Ahiret inancından hareketle, insanın Allah’a nasıl itaat edeceğini öğrenmesi gerekir. Bu da peygamberlerin rehberliği olmadan mümkün değildir. Allah’ın emirlerini ve yasaklarını insanlara bildiren peygamberler, dini sistemin üçüncü temel unsurudur.
İslam’ın temel inanç esasları şunlardır:
-
Tevhid (Allah’ın birliği)
-
Nübüvvet (Peygamberlik) ve ona bağlı olarak imamet
-
Ahiret (Öldükten sonra diriliş ve hesap günü) ve ona bağlı olarak adalet
Bu inanç esaslarının yanı sıra, Kur’an-ı Kerim insanlara güzel ahlak ve erdemli karakter özelliklerini de öğütler. Her Müslümanın sahip olması gereken ahlaki değerleri açıklar ve bu değerleri geliştirecek yasalar ve sistemler belirler.
Sonuç
Kur’an-ı Kerim, İslam’ın üç temel kaynağını içermektedir:
-
İnanç esasları: Tevhid, peygamberlik ve ahiret inancı.
-
Ahlak: İnsan karakterini geliştiren erdemli davranışlar.
-
Hukuk ve pratik kurallar: İnsanın dünya ve ahiret saadetini sağlayan yasalar.
Bunların tamamı, Kur’an’da belirtilmiş ve detaylarının açıklanması Hz. Peygamber’e (s.a.v.) bırakılmıştır.
Kur’an, Hz. Muhammed’in (s.a.v.) en büyük mucizesi ve kıyamete kadar geçerli olan ilahi rehberdir.
Kur’an-ı Kerim’in Allah’ın Kelamı Olduğunun Delilleri
Kur’an-ı Kerim birçok ayette, Allah’ın yüce kelamı olduğunu açıkça belirtmektedir. Yani, Kur’an bu okuduğumuz kelimelerle Allah tarafından gönderilmiş ve Peygamber (s.a.v.) onu vahiy yoluyla aynı bu kelimelerle almıştır.
Kur’an’ın insan sözü olmadığı ve Allah’ın kelamı olduğu gerçeğini ispat etmek için Allah Teâlâ, insanları ve cinleri, Kur’an’ın bir benzerini getirmeye davet etmiş, hatta on sure, hatta yalnızca bir sure dahi getirmelerini istemiştir. Onların tümü bir araya gelse bile bunu başaramayacakları bildirilmiş ve bu durum, Kur’an’ın mucize oluşunun en büyük delili olmuştur.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Yoksa, ‘Onu (Kur’an’ı) kendisi uydurdu’ mu diyorlar? Hayır! Onlar iman etmiyorlar. Öyleyse eğer doğru söylüyorlarsa, onun benzeri bir söz getirsinler!"
(52/Tûr, 33-34)
"De ki: Eğer insanlar ve cinler, bu Kur’an’ın bir benzerini getirmek için bir araya toplansalar ve birbirlerine destek olsalar bile, yine de onun benzerini getiremezler."
(17/İsrâ, 88)
"Yoksa, ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: Eğer doğru söylüyorsanız, uydurulmuş on sure getirin!"
(11/Hûd, 13)
"Yoksa, ‘Onu kendisi uydurdu’ mu diyorlar? De ki: Öyleyse onun benzeri bir sure getirin!"
(10/Yûnus, 38)
"Eğer kulumuza indirdiğimizden şüphe ediyorsanız, haydi onun benzeri bir sure getirin!"
(2/Bakara, 23)
Görüldüğü gibi, Allah’ın müşriklere yönelik meydan okuması – ki onlar Arapların en fasih ve belagat sahibi kişileriydi – önce tüm Kur’an’a, sonra on sureye ve en sonunda bir sureye kadar indirilmiş, ancak bu konuda zaman sınırı da koyulmamıştır. Eğer onlar, bu meydan okumaya karşılık verebilecek güçte olsalardı, mutlaka yaparlardı. Ancak bunu başaramamış olmaları, Kur’an’ın gerçekten Allah tarafından vahyedilmiş ilahi bir kelam olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Kur’an, Allah’ın peygamberine indirdiği bir nur, hidayet kaynağı ve son peygamber Hz. Muhammed’in (s.a.v.) nübüvvetini tasdik eden bir delildir.
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Bu Kur’an, Allah’tan başka birinin uydurması değildir. Ancak o, kendisinden önceki kitapları tasdik eden, her şeyin ayrıntılı açıklamasını yapan ve içinde şüphe bulunmayan bir kitaptır. O, âlemlerin Rabbi tarafından indirilmiştir."
(10/Yûnus, 37)
Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğunu inkâr edenlerin en büyük engeli, gerçekte onların kendi nefislerindeki kibir ve cahiliye taassubudur. Allah Teâlâ bu gerçeği şöyle ifade etmektedir:
"O inkârcılar, hakikati inkâr ettiler; hâlbuki kendi içlerinde onun doğruluğuna kesin bir şekilde inanmışlardı. Ancak zulüm ve büyüklenme sebebiyle inkâr ettiler."
(27/Neml, 14)
"Çünkü o (inkârcı), ayetlerimize karşı inatçı bir düşman kesilmişti."
(74/Müddessir, 16)
Ünlü Arap edibi Câhız da bu duruma işaret ederek şöyle demiştir:
"Allah, Hz. Muhammed’i (s.a.v.), Arapların en şairane, en hatip ve dil açısından en güçlü olduğu bir dönemde peygamber olarak gönderdi. Onları tevhide ve risaletine iman etmeye çağırdı. Deliller sundu, bahaneleri ortadan kaldırdı ve şüpheleri yok etti. Böylece onların iman etmelerini engelleyen tek şeyin cehalet ve tereddüt değil, yalnızca kibir ve taassup olduğu ortaya çıktı. Sonunda, onları hakka davet etmek için kılıca başvurdu ve onlarla savaştı."
Kur’an’ın mucizeliği ve onun çeşitli yönlerden üstünlüğü üzerine birçok kitap ve araştırma yapılmıştır. Ancak burada bu konuyu daha fazla detaylandırma imkânımız yoktur.
Kur’an-ı Kerim’in Özellikleri
1. Kur’an’ın Tahriften Korunmuş Olması
Kur’an-ı Kerim’in en önemli özelliklerinden biri, her türlü tahriften korunmuş olmasıdır. Bu durum, İncil ve Tevrat gibi önceki kutsal kitaplardan farklıdır. Zira bu kitaplar zamanla değiştirilmiş, eklemeler ve çıkarmalar yapılmıştır. Nitekim Allah Teâlâ, Yahudiler hakkında şöyle buyurmaktadır:
"Onlardan (Yahudilerden) bir grup vardır ki, kelimeleri yerlerinden kaydırırlar (tahrif ederler)..."
(4/Nisâ, 46)
İncil ve Tevrat’ın tahrif edildiğine dair pek çok eser yazılmış ve bu kutsal kitapların artık ilahi vahiy niteliğini kaybettiği ortaya konulmuştur.
Buna karşılık Kur’an-ı Kerim, Allah’ın ve Resulü’nün koruması altında olduğu için herhangi bir değişikliğe uğramadan günümüze kadar ulaşmıştır. Kur’an’ın eksiksiz ve değiştirilmeden korunmuş olduğuna dair deliller şunlardır:
-
Kur’an’ın Bizzat Kendi Beyanı: Kur’an, Müslümanlar arasında tevâtürle nakledilmiş ve hiçbir farklılık bulunmaksızın günümüze kadar ulaşmıştır. Kur’an, 23 yıl boyunca peyderpey indirilmiş, ancak bu süre zarfında ne belağatinde ne de ifadelerinin güzelliğinde bir gerileme olmamıştır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Kur’an üzerinde gereği gibi düşünmüyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından indirilmiş olsaydı, içinde birçok çelişki bulurlardı."
(4/Nisâ, 82)
"Şüphesiz zikri (Kur’an’ı) biz indirdik ve onu biz koruyacağız."
(15/Hicr, 9)
Bu ayette geçen "zikir" kelimesi Kur’an’ı ifade etmektedir ve burada Allah, onu her türlü tahriften koruyacağını kesin bir dille beyan etmiştir. Eğer Kur’an’dan bir ayet bile eksilmiş olsaydı, Allah’ın bu vaadi gerçekleşmemiş olurdu ki, bu düşünülemez.
-
Masum Ehl-i Beyt’ten Gelen Sahih Rivayetler: Ehl-i Beyt imamlarından gelen sahih rivayetler, Kur’an’ın olduğu gibi muhafaza edildiğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu rivayetler birkaç gruba ayrılmaktadır:
-
Kur’an surelerinin faziletleriyle ilgili hadisler: Eğer Kur’an eksik olsaydı, bu hadislerin bir anlamı olmazdı.
-
Hadislerin Kur’an’a arz edilmesi gerektiğini belirten rivayetler: Eğer Kur’an’da eksiklik olsaydı, hadisleri ona göre değerlendirmek anlamsız olurdu.
-
"Size iki büyük emanet bırakıyorum: Kur’an ve Ehl-i Beyt’im." hadisi gibi rivayetler, Kur’an’ın eksiksiz ve tahrif edilmemiş olduğunu gösterir.
Sonuç olarak, Kur’an-ı Kerim’in Allah tarafından korunmuş olduğu ve herhangi bir eksilme ya da değişikliğe uğramadığı kesin bir gerçektir.
2. Kur’an Evrensel Bir Kitaptır
Kur’an-ı Kerim yalnızca Araplara veya Müslümanlara özgü bir kitap değildir; aksine, tüm renklerden ve ırklardan insanlara hitap eden evrensel bir kitaptır. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"O, âlemler için bir öğütten başka bir şey değildir."
(38/Sâd, 87)
"Şüphesiz bu, büyüklerden biridir; insanlara bir uyarıcıdır."
(74/Müddessir, 35-36)
Bu ayetler, Kur’an’ın belirli bir kavme veya topluluğa has kılınmadığını, aksine tüm insanlık için bir rehber olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
3. Kur’an Kapsamlı Bir Kitaptır
Kur’an, insanın mutlu bir şekilde kemale ermesi için ihtiyaç duyduğu her şeyi içeren kapsamlı bir kitaptır. İnanç esaslarından toplumsal düzenlemelere, ahlaki prensiplerden ibadet adabına ve insan hayatının düzenlenmesine kadar her konuda yol gösterici bir rehberdir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Sana bu kitabı, her şeyi açıklayan bir rehber olarak indirdik."
(16/Nahl, 89)
Bu ayet, Kur’an’ın yalnızca ibadet ve ahiret hayatına değil, aynı zamanda insanın dünya hayatını düzenleyen ilkelere de sahip olduğunu göstermektedir.
4. Kur’an Her Zaman ve Mekâna Hitap Eden Bir Kitaptır
Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Şüphesiz o, kesin bir sözdür. Ve asla şaka değildir."
(86/Târık, 13-14)
Kur’an’ın hedefi, insanı kendisiyle, Rabbiyle, dünyasıyla ve ahiretiyle tanıştırmak ve onu bu dünyadan mutlu ve sağlıklı bir şekilde ayrılmaya yönlendirmektir. Bu, belirli bir zaman veya mekâna bağlı bir şey değildir. Kur’an’da geçen hakikatler sabittir; zamanın ve çağların geçmesiyle değişmez ve geçersiz hâle gelmez. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
"Biz onu hak olarak indirdik ve hak olarak indi."
(17/İsrâ, 105)
Bu ayet, Kur’an’ın hakikatin ta kendisi olduğunu ve hiçbir zaman geçerliliğini yitirmeyeceğini vurgulamaktadır.
Kaynak: Kur’ani Dersler (Dürûs Kur’âniyye)